بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَإِذَا ٱلصُّحُفُ نُشِرَتۡ ١٠
(Amel) defterler (i) açılıb yayıldığı zaman,
وَإِذَا ٱلۡجَحِيمُ سُعِّرَتۡ ١٢
O alevli ateş (cehernem) daha ziyâde kızışdırıldığı zaman,
وَإِذَا ٱلۡجَنَّةُ أُزۡلِفَتۡ ١٣
Cennet (mü'minlere) yaklaşdırıldığı zaman,
عَلِمَتۡ نَفۡسٞ مَّآ أَحۡضَرَتۡ ١٤
(her) nefs ne hazırlamışsa (artık hepsini görüb) bilmişdir (bilecekdir.)
فَلَآ أُقۡسِمُ بِٱلۡخُنَّسِ ١٥
(Demek ki hakıykat, ey kâfirler, sizin dediğiniz gibi değildir). Andederim o (geceleri) geri dön (üb aydınlık neşr eden),
إِنَّهُۥ لَقَوۡلُ رَسُولٖ كَرِيمٖ ١٩
Şüphesiz, muhakkak o (Kur'an) çok şerefli bir elçinin (getirdiği) kelâmdır.
ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي ٱلۡعَرۡشِ مَكِينٖ ٢٠
(Bir elçi ki) çetin bir kudrete mâliktir. Arşın saahibi (olan Allah) nezdinde çok i'tibarlıdır.